Kuruyemişsiz Sütsüz Yemekler Yumurtasız

Kinoa Keşkek


 

On günden beri bu tarifi bekletiyorum. Ben ekrana bakıyorum, ekran bana bakıyor. İnsanın canı tek kelime bile yazmak istemez mi? İstemedi işte. Her taraftan savaş, ölüm, şiddet haberleri gelirken ve umutsuzluk üzerimize bir sis gibi çökmüşken istemesi mümkün olabilir mi?

Ruh Emicilerden kaynaklandığını düşünmeye başladığım umutsuzluk sisine ek olarak Bade’nin okulunda başlayan feci bir grip salgını sebebiyle de zor günler geçirdik. Haberlerde de gördüm. Aciller dolup taşıyordu. Özel hastaneler bile küçüklüğümden hatırladığım o eski devlet hastanesi koridorlarını andırıyordu. Grip önce tabii Bade’ye bulaştı. Ateşi bir türlü düşmeyince yakınlardaki bir hastanenin aciline gittik. Acildeki “doktorun” yanlış ilaç vermesi sebebiyle hastalık bronşit ve kulak iltihabına çevirdi. Hastalıkları en doğal yöntemlerle atlatmak, gerekmediği sürece ilaç kullanmamak taraftarıyım. Ama gecenin bir yarısı 40 derece ateşle ve kulak ağrısı ile inleyen küçük bir çocuğunuz varsa doğal yöntemleri pek gözünüz görmüyor diyebilirim.

Badecik çok şükür hastalıkları atlattı, ama hastalık bana, anneme ve 90 yaşındaki anneanneme de bulaşmadan ve yaşlı kadıncağızın ambülansla hastaneye kaldırılmasına sebep olmadan önce değil. Nedense eşim dirençliymiş bu virüse, adamın burnu bile akmadı. Sırrını sordum “Sarımsak turşusu ve kalın çoraplar ” dedi. Yeterince kalın giyinmediğimiz konusunda söylendi durdu. Şaka değil, bu grip hayatımda gördüğüm en dirençli, en bulaşıcı virüs oldu -ben ciddi ciddi domuz gribi atlattığımızdan şüpheleniyorum. Bade en sonunda okula gidebileceği için sevinirken hastalığın en sonunda okul hemşiremize de bulaştığını öğrendik.

Ben hemşiremiz dışında hiç kimseye Bade’yi emanet edemeyeceğim için iki gün neredeyse okulda yaşamak zorunda kaldım tabii…Bu arada her hastalık sırasında Bade’nin altüst olan kan şekerleri ile de boğuştum durdum. İnanılmaz bir hipoglisemi yani kan şekeri düşüklüğü silsilesi atlattı.

Anlıyorsunuz ya, isteksiz olmak için çok sebep vardı işte.

Karın yağması ile birlikte keyifler yerine geldi tabii. Kardan adam yapıp çılgınlar gibi kar topu oynamak, kar yığınlarının üzerine kendimizi atmak, hep birlikte salep içmek, ev yapımı tatlı patates kumpiri pişirmek (deneyin enfes oluyor), uzun sucuklu yumurtalı kahvaltılar yapmak, battaniyelere sarınıp güzel filmler izlemek…

Mutluluk bu işte dedim kendi kendime. Artık yazabilirim.

Tariften bahsedeyim biraz da: Keşkek eşimin annesinden öğrendiğim ve glutensiz diyete başlamadan önce çok sık yaptığım bir yemekti. Eşime yine yapıyorum ama kendim yiyemiyorum. Nasıl özlemiştim anlatamam. Siyez buğdayı bile bana çok dokunduğu için tek seçeneğim kinoa ile yapmak oldu. Kinoa tadı çok belirgin yani kinoa sevmiyorsanız denemeyin. Biberim de çok acıydı. Çok, çok yakıştı.




Kinoa Keşkek
Hazırlık Süresi: 1 saat

İçindekiler:
1,5 su bardağı kinoa
350 gr kuzu eti
6 bardak su
Tereyağı
Pul biber
Kaya tuzu

Yapılışı:
1-Kinoayı tel bir süzgeçte iyice ovarak, çok iyi yıkayın.
2-Kinoayı tel bir süzgeçte iyice ovarak tekrar çok iyi yıkayın. Acılığı kalmasın.
3-Kinoa ve etleri düdüklü tencereye yerleştirin. Üzerine suyu ekleyip 45 dk pişirin.
4-Piştiği zaman etlerin yarısını bir kenara ayırın, kinoalı etin suyunu süzün ve geniş bir kaba aktarın, üzerine 1 su bardağı suyundan ve dilediğiniz miktarda tuz ekleyin.
5-Tahta kaşıkla bastırarak veya çorba blenderi ile dilediğiniz kıvamı alana dek dövün/çekin. Servis tabağına alın.
6-Tereyağını eritin, pul biber ekleyin. Köpürdüğü an ateşten alın, keşkeğin üzerinde gezdirin ve servis edin.

Write a comment