Evet. Kitabı bitirdim. Teslim de ettim. Gerçi bitirdim diyorum ama hiiiç rahat değilim. Ortaokulda, Fransızca öğretmenimiz Madame Tampigny’nin ilginç sınavlarından önce de böyle olurdum. Çalışırdım.
Kırmızı pancarın benim için ne kadar özel bir sebze olduğunu daha önceki bir yazımda anlatmıştım. Bana hep hamilelik dönemimi, kızımı hatırlatır. Bu yıl da bol bol pancar alıp bir tepe turşu kurdum.
Dün Bade’nin şekeri epey yüksek seyretti. Ve aynı günün akşamı hayatımın en büyük korkularından birini yaşadım. Hani çok güçlüsün diyorsunuz ya bana… Yok, değilim sanırım.
 
“Bade gel kızım şekerine bakalım.
Kalbinizin güm güm atması, yüzünüze istem dışı hücum eden o ani sıcaklık… En son bu duyguyu ne zaman hissettiniz? Bu duygu kadar insanı canlı hissettiren başka bir şey var mı?
Aşktan bahsediyorum elbette.
Bazen, özellikle de bu aralar gittikçe yaygınlaşan unsuz, şekersiz, sağlıklı tariflere rastladığımda içimi bir ümit kaplıyor. Gerçekten de gittikçe bilinçlendiğimizi düşünüyorum.
                  
		
		
		
		
		
		
		
		
		
		
		
		
		
		
		







