Geçen gün bir okuyucum yazmış, bir anne olarak okul öncesi öğretmeninizden neler beklersiniz diye… Ne tesadüftür, okullar açıldığından beri üzerinde düşündüğüm bir konuydu.
Evimdeyim, ama evimde hissetmiyorum bugün.
Bir türlü geçmeyen bir endişe atağı tehlikesi var göğsümün orta yerinde. Yerli yersiz çirkin başını çıkarıveren…ve beni kendi kendimle bile rahat ettirmeyen.
“Ay, kaprisli Ay, sen beşiğinde uyurken baktı pencerenden, ve kendi kendine dedi ki:
“Bu çocuk hoşuma gidiyor.” Sonra yavaşça indi bulutlardan yapılmış merdiveninden ve çıt çıkarmadan geçti camdan içeriye.
Hepimizin hikayesi az ya da çok birbirine benziyor.
Kaç yaşındayım hatırlamıyorum, ama doğum günümden bir sonraki gün, yani 21 Nisan olduğundan eminim. Henüz kimse uyanmamış. Ayak ucuna basa basa salona gidiyor, televizyonu açıyorum.
Hayatı boyunca saçını hiç kestirmemiş Melek Hanım teyzeden, Selanik’ten anneleriyle birlikte göç etmiş bir akrabamızdan bahsetmeye başladı anneannem.
“Böyle yerlere kadardı saçları.